Ara

Populer Sayfalar

Son Yorumlar

Toplam Goruntulenme Sayisi

Hakkinda

-
30 Ocak 2014 Perşembe

Son zamanlarda ceza konusu arkadaş ortamlarımda çok tartışılır oldu. Bu konuyla alakalı en çok tartıştığımız mevzu ise benim tasvip etmediğim "naughty corner" uygulaması. Adem Güneş'in ceza konusundaki görüşlerine çok değer verdiğimden dolayı, bu konudaki düşüncelerimi onun fikirleri üzerinden açıklıyorum. Adem Güneş'in ceza ile ilgili yazıları ilk okuduğumda beni nasıl şaşırttıysa, bir çok arkadaşım da ilk defa bu kadar farklı bir bakış açısını dinlediklerinde şaşırıyorlar ve doğal olarak sorular yöneltiyorlar. En çok sorulan sorulardan birisi de cezaya alternatif olarak çocukların istenmeyen davranışları karşısında takınılacak tavır. Aşağıdaki yazı, Adem Güneş'in daha önce bu blogda tavsiye ettiğim "Çocuk Eğitiminde Pozitif İletişim" kitabından alındı. Ceza konusunda daha fazla şey öğrenmek isteyen ve farklı bakış açılarına ihtiyaç duyan annelere faydalı olacağını ümid ederim:


"Ceza ve Çocuk"


"Öncellikle suç ve ceza konusunu daha somut (müşahhas) bir şekilde ele almak adına bir örnekle yola çıkalım:
On yaşlarında bir çocuğunuz olduğunu düşünün. Bu çocuğunuzun, evde misafirleriniz olduğu her an sizi misafirlerinize karşı mahcup ettiğini hayal edin. Siz ne zaman konuşmaya başlasanız, çocuğunuz sizin kullandığınız cümleleri alaya alarak ve eğip bükerek arkadaşlarınızın içinde sizi mahcup ediyor. Ne yaparsınız böyle bir çocuğa?
Örneğimizi biraz daha zorlaştıralım. Siz dinî değerlere hassasiyet gösteren bir ailesiniz ve namaz kılıp ibadet ediyorsunuz. Ancak çocuğunuz, bu sefer de okunan ezanla dalga geçiyor. Siz namaz kılmak üzere hazırlık yaparken, çocuğunuz da okunan ezanı hafife alıyor, kelimeleri eğip bükerek tekrar ediyor. Ne yaparsınız? “Önce ikaz ederim, ezanın önemini anlatırım” dediğinizi duyar gibiyim...
Peki, çocuğunuz ısrarla aynı davranışı tekrar etse, ne yaparsınız?
Sanırım çocukla bir-iki defa konuşur, aynı davranışı tekrarlarsa, öfkelenir, kızar ve bir daha yaparsa cezalandırılacağını haber verirdiniz değil mi? Öyle ya, ezan ile dalga geçen çocuğunuzu yanınıza çağırıp, “Maşallah! Aman ne de güzel sesin varmış, al sana bir avuç dolusu para” diyecek haliniz yok ya!
Zaten böyle bir şey yapacak olsak, aklımıza ilk gelen şey, “Çocuğa yumuşak davranırsak, çocuk bugün ezanla dalga geçer, yarın namazla...” diye düşünür ve kaşlarımızı çatmak zorunda hissederiz kendimizi, değil mi?
Peki, böylesi bir hâdise, Peygamber Efendimiz (a.s.m.) zamanında olsaydı, o (a.s.m.) nasıl davranırdı?
Tıpkı yukarıdaki örneğin bir benzerini, Peygamber Efendimiz (a.s.m.) zamanında da görüyoruz:[2]
Bir gün ezan okunurken, bir grup çocuk okunan ezanı hafife alıyor ve müezzinle dalga geçiyordu. Peygamber Efendimiz (a.s.m.) çocukların bu halini gördü. Çocukları yanına çağırdı. Okunan ezanla kimin dalga geçtiğini sordu. Çocuklar içlerinden birini gösterdi.
Efendimiz (a.s.m.) o çocuğa döndü ve çocuğun sesinin ne kadar da güzel olduğunu söyledi ve ardından çocuğa ezan okumasını buyurdu. Çocuk, ezan okumasını bilmiyordu. Mahcup oldu. Utandı. Efendimiz (a.s.m.) çocuğa tebessüm etti, önce kendisi ezan okudu ve sonra çocuğa dönerek: “Hadi, tekrar et!” buyurdu.
Çocuk duyduğu kadarı ile ezan okudu. Bunun üzerine ise Peygamber Efendimiz (a.s.m.) çocuğa bir kese para verdi. Kendisinin cezalandırılacağını bekleyen çocuk, mükâfatla karşılaşmanın şokunu üzerinden atmadan, Efendimiz o mübarek elini çocuğun alnına koydu ve saçlarını okşadı. Sonra elini çocuğun göğsüne getirdi ve ona “Allah seni mübarek kılsın, Allah sana bereket yağdırsın” diyerek dua etti.
Peygamber Efendimizin terbiye usulünün, bu çocuk üzerindeki tesirine bakın ki, o günden sonra bu sahabî efendimiz saçlarını hiç kesmiyor. Yaşlılığına yakın bir dönemde ona: “Saçların böyle çok çirkin görünüyor, kes artık şu saçlarını ya Ebû Mahzûre!” denildiğinde, çok üzülüyor. Hatta “O saçlara kim dokundu siz bilmiyor musunuz?” diyerek sitemde bulunuyor. İşte size insan yetiştirme sanatı! İşte size çocuk terbiyesi!
Hadis ansiklopedilerini altüst edelim; Peygamber Efendimizin (a.s.m.) sünnetlerini tek tek ele alalım. Onun suç işleyen çocuklara karşı uyguladığı bir tek ceza şekline rastlarsak, o usulü hep birlikte çocuklarımıza uygulayalım. Ama yok!
Bunca yıldır bu konuda araştırma yapmış birisi olarak söyleyebilirim ki; Efendimizin hiçbir çocuğu ceza ile terbiye ettiğine rastlamadım. Suç ile mücadelede ‘ceza’ etkili bir yöntem olsaydı, Peygamber Efendimiz bir kez olsun çocukların kulağından çekmez miydi? Onlara en azından kaşlarını çatmaz mıydı?
Çatmazdı ve çatmadı da.
Çünkü ceza ile çocuk adam olmaz! Ceza ile adam olmuş çocuk da adam olmuş çocuk sayılmaz. Bir çocuk ancak kendisini ‘olduğu hali’ ile kabul eden ve güven hissi yaşatan insanın yanında ‘insan olma’ üstünlüğünü elde eder, yoksa ceza aldıkça değil.
Evet, günümüzde biliyoruz ki, hayvan terbiyesinde bile acı çektirerek, ceza vererek terbiye etmek ‘hayvan hakları ihlali’ olarak görülürken, insan kendi çocuğuna nasıl olur da hayvanlara bile reva görülmeyen bir terbiye usulünü uygulamaya kalkar!
[2]. Kütüb-i Sitte, c. 16, s. 597; Bab: ‘Ezânda tercî.’ "



0 yorum: