Önerilen Siteler
Ara
Populer Sayfalar
-
Bu blogda, çocuklarımızın dil gelişimleri üzerine yazdığım yazılarda yapılmış araştırmalardan ziyade kendi gözlemlerimi paylaşmayı tercih e...
-
Biz insanoğlu fert fert; pekçok konuda benzer, hatta aynı yollardan geçiyoruz. Bu durumun evrensel manada ‘’insanlığın ortak tecrübel...
-
"Bir çocuğun yaşamında karşılıksız sevginin yarattığı etkinin yerini hiçbir şey tutamaz." Fred Rogers Bir anneyi en fazla üzec...
-
Adem Güneş'in Aksiyon Dergisi'ndeki 10.02.2014 tarihli yazısı.... "Engellen Çocuk Hırçın Olur" "Çocuk, yetişk...
-
Aslinda bir suredir tamamen baska bir konu uzerine yazmayi dusunuyordum... Ama bu aksam aslinda baska birsey arastirirken denk geldigim bir ...
Son Yorumlar
Toplam Goruntulenme Sayisi
Hakkinda
-
13 Mart 2014 Perşembe

Evet anneliğin istifası mümkün değil. Malesef, ömrümüzün sonuna kadar devam edecek bu mesleğin yüklediği büyük sorumluluklara ters orantılı olacak şekilde bu işi hafife alıyoruz. Bu mesleğin hazırlık süresinin çok uzun olduğunu ve bütün geçmişimize yayıldığınının farkında olmadan yetiştiriliyoruz ve eğitiliyoruz. Bu meslekte başarılı olmak için aslında insan oluşumuzu en üst seviyede yaşama, üstün ahlak yapısına sahip olma, iletişim becerisiyle donatılmış olma gibi önşartları taşımamız gerektiğinin farkında olmadan bu istifası mümkün olmayan ağır yükü omuzluyoruz. Bahsettiğim ve daha bir çoğunu ekleyecebileceğimiz bu kadar önşartı olan bu mesleği de hazırlıksız oluşumuzdan dolayı hakkıyla yerine getiremiyoruz.
Ciddi bir ön hazırlık gerektiren annelik mesleği sorumluluk ister ama bu mesleğin zorlukları altında ezilerek anne olmanın zevkini yaşayamamak da ifrattandır tabi ve anneliği gerçek anlamda yapmaya engel teşkil eder.Çocuğuna bu sorumluluğun ağırlığıyla yaklaşan anne onunla oynarken nasıl çocuklaşabilir ki? Yanlış yapma korkusuyla yaşayan bir annenin çocuğuyla samimi ve güçlü bir ilişki kurması mümkün değil. Esas olan fıtri davranmak, doğal olmak. Güzel hasletlerin fıtratımız haline gelmiş olması çok önemli. Sözünde duran, hiç yalan söylemeyen, insanlarla ve özellikle eşiyle ilişkilerinde son derece nazik, saygılı davranan ve en sinirli anında bile güzel üslubundan vazgeçmeyen bir insanın ebeveynlik adına ek olarak yapacağı pek bir şey yok. İşte bu yüzden anneliğin, ön hazırlığı bütün geçmişe yayılmış bir meslek olduğunu ifade etmiştim. Şimdilerde ne zaman çiçeği burnunda bir anne ya da anne adayı görsem ve eğer ortam buna uygunsa muhakkak şu tavsiyelerde bulunurum: İlk yapılacak şey eksiklerimizi tespit edip tamamlamaya çalışmak ve taşımadığımız güzel hasletleri fıtratımıza yerleştirmeye gayret göstermek. Bu tavsiyelerimin altında kendi eksiklerim ve bu eksiklerin bana yaşattığı sorunlar var hiç şüphesiz.
Acaba çocuklarımıza güzel hasletlerimiz yanında hatalı davranışlarımızla da güzel örnek olamaz mıyız? Çocuklarına hatalı davrandığını düşünen ve bundan dolayı vicdanen çok ciddi rahatsızlık duyan anneleri rahatlatma adına şunu diyebilirim: Bir çocuk hata yaptığı takdirde bu hatayı en güzel telafi yolunu nasıl öğrenecek? Hatasından daha büyük bir hata doğurmamak adına kendini nasıl kontrol edeceğini nerden bilecek? Aslında yaptığı hataların kendini zenginleştirecek vesileler olduğunu ona birilerinin hal diliyle anlatması gerekir. İşte biz ebeveynler, çocuklarımızla iletişim kurarken yaptığımız her hatayı özrümüzle, hatayı kabullenme büyüklüğüyle, hellallik isteme ve bir daha yapmamaya dair söz verme gibi telafi yollarıyla sergileyerek çocuklarımıza yine en güzel örnek olabiliriz. Hata yapmanın insana has olduğunu ve affetmenin büyüklüğünü de onlar bizim hatalarımızdan öğrenecekler.
İstifası mümkün olmayan annelik mesleğinden istifa etmeyi isteme derecesine gelmemek adına önemli gördüğüm bir tavsiyemi paylaşmak istiyorum: Aciz olduğumuzu, her bir an-ı seyyale Allah'ın yardımına muhtaç olduğumuzu ve yanlışlara düşmekten her daim Allah'a sığınarak manevi gücü hissedebileceğimizi asla unutmamalıyız. Beni çok rahatlatan ve “Hikmet, değerli bilgiler müminin yitik malıdır, onu nerede bulursa almaya daha hak sahibidir.” (Tirmizi, İlim 19; İbn Mâce, Zühd 17) hadisini hatırlatan şu kudsi hadis üzerinde kafa yormak gerekir:
"... Kulumu bana yaklaştıran şeyler arasında en çok hoşuma gideni, ona farz kıldığım (aynî veya kifaye) şeyleri eda etmesidir. Kulum bana nafile ibadetlerle yaklaşmaya devam eder, sonunda sevgime erer. Onu bir sevdim mi artık ben onun işittiği kulağı, gördüğü gözü, tuttuğu eli, yürüdüğü ayağı (aklettiği kalbi, konuştuğu dili) olurum. Benden bir şey isteyince onu veririm, benden sığınma talep etti mi onu himayeme alır, korurum..." ((Buhârî, Rikak 38.)
Yukarıdaki kudsi hadis aslında istifası mümkün olmayan annelik mesleğini en güzel bir şekilde ve ağırlığı altında ezilmeden icra edebilme adına çok şifalı bir reçete sunmaktadır. Nafilelerle Allah'a yaklaşan bir insanın, Allah'ın sevgisini kazandığı takdirde attığı adımların, dillendirdiği sözlerin, sergilediği davranışların isabetli olmaması mümkün değil. Allah'ın emaneti bir yavruyu ancak Allah'ın himayesi altında bir insan hakkıyla yetiştirebilir ve bu emaneti yetiştirme vazifesinden dolayı istifa etmeyi arzulamak ve bıkkınlık göstermek şöyle dursun, böyle bir vazifeyle vazifelendirilmiş olmaktan duyduğu memnuniyet hissinin verdiği enerjiyle, iştiyakla yavrusuna kendini verir.
Allah, bu mesleği büyük bir iştiyakla, bıkkınlığı ve tükenmişliği yaşamadan en güzel bir şekilde yerine getirmeyi nasib etsin inşaallah....
0 yorum:
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.