Önerilen Siteler
Ara
Populer Sayfalar
-
Bu blogda, çocuklarımızın dil gelişimleri üzerine yazdığım yazılarda yapılmış araştırmalardan ziyade kendi gözlemlerimi paylaşmayı tercih e...
-
Biz insanoğlu fert fert; pekçok konuda benzer, hatta aynı yollardan geçiyoruz. Bu durumun evrensel manada ‘’insanlığın ortak tecrübel...
-
"Bir çocuğun yaşamında karşılıksız sevginin yarattığı etkinin yerini hiçbir şey tutamaz." Fred Rogers Bir anneyi en fazla üzec...
-
Adem Güneş'in Aksiyon Dergisi'ndeki 10.02.2014 tarihli yazısı.... "Engellen Çocuk Hırçın Olur" "Çocuk, yetişk...
-
Aslinda bir suredir tamamen baska bir konu uzerine yazmayi dusunuyordum... Ama bu aksam aslinda baska birsey arastirirken denk geldigim bir ...
Son Yorumlar
Toplam Goruntulenme Sayisi
Hakkinda
-
5 Mart 2014 Çarşamba
Bu aralar bir konuya yoğunlaşmış durumdayım. Ebeveynlikte artık olması gerektiğine inandığım ve her ferdin muhakkak anne-baba olmadan önce yeterliliğini ölçmesi gerektiğini düşündüğüm bir davranış: Bir kişiyle yaşanan gerginliğinin, kalp kırıklığının, kendini çok iyi ifade edememek ya da ifade etme fırsatı olmaması durumda oluşan ve 'hınç' denebilecek duygunun masum yavrulara yansıtılması ve adeta acısını hiç bir suçu olmayan evlatlardan çıkarılması...
Az önceki cümlemi okuyan her ebeyevn bu davranışın kesinlikle yapılmaması gerektiğine inanacaktır ama gelin görün ki bunu çoğumuz hem de çoğu zaman malesef yapıyoruz. Kimimiz bundan dolayı vicdan azabı duyuyor, kimimiz de yaptığı yanlışın farkında olmaksızın hayatına devam ediyor. Bu yazıyı vicdan azabı duyan ebeveynlerin daha fazla istemedikleri bu duruma maruz kalmalarını engelleyecek bir kaç küçük öneri ve farkında olmayanlara ise bu farkındalığı oluşturacak bir kaç uyarı. sözlerimden benim tamamen masum olduğum anlaşılmasın. Öneri ve uyarılarım kendime aynı zamanda.
Bir arkadaşımızla tatsız bir olay yaşadık. Anlaşılmadığımızı düşünüyoruz ve anlaşılamamanın ruhumuzda oluşturduğu garip ve sevimsiz bir duygu var. Sevimsiz duygular ruhta ağırlık oluşturur ve insanı dalgınlaştırır. Zihinde sürekli evirilir çevirilir ve bir türlü önündeki işe yoğunlaşamaz insan. Zihin bu işle meşgulken arkadaki çocuk ağlaması, evladımızın arkamızdan çekiştirirek birşeyler istemesi ya da sesini bize duyurma, kendini farkettirme adına yaptığı taşkınlıklar bizi rahatsız eder ve bir an gelir kan beynimize sıçrar. İşte o noktada artık kontrolü kaybeder ve hiç olmaması gereken bir tepkiyle evladımızı kırarız.
Sevimli duygular ise hareketlidir ve insan ruhunda ağırlık oluşturmak yerine havanın balonu diğer nesnelere nazaran daha uçucu hale getirmesi misali insanı harekete geçirir. Yüreği kıpır kıpır olan insan bu duygularla evladına daha musamahalı olur. İsteklerini yerine getirir ve yavrusunun kendini farkettirme çabasına girmesine engel olur. Ama bu duygular yine çok yoğun yaşanırsa insan bulunduğu andan kopar ve ilk o sevimli duyguyu yaşadığı ana yoğunlaşmak ister. Çocuklar ise her daim anne ve babayı bulundukları ana sabitleme çabasındandır.
Sonuç olarak bulunduğumuz anı yaşayabilmek çok önemli. Bu genel bir hayat kuralıdır aslında. Lise yıllarında öğrendiğim ve bana çok şey öğreten şu söz bunu en iyi anlatır: "Geçmişin tecrübeleriyle, geleceğin umutlarıyla bugünü yaşa!" Ya da bir ezgide ifade edildiği gibi "Dem bu dem!". Konu çocuklarımız olunca bu hayat kuralı daha bir önem arzediyor. Ebeveynler olarak bundan başka alternatifimiz yok.
O halde çözüm ana yoğunlaşmak, anı yaşamak. Çocuklarımız bizim o anlarımıza çok muhtaçlar. Bütün benliğimizle onlara yönelmemizi istiyorlar. Zihnimizdeki çözülmemiş meseleleri ertelememizi, yaşamış olduğumuz güzel duygulardan sıyrılıp onlarla birlikte olmanın keyfini çıkarmamızı arzu ediyorlar. Gerçekten çocuklarımız onlarla geçirdiğimiz zamandan zevk aldığımızı hissetmek istiyorlar. İşte o zaman değerli olduklarına inanıyorlar.
Sizlerle oğlumla bir anımı paylaşma arzusu doğdu bende: Bir sabah çok güzel bir rüya gördüm. Memleketim Mardin'e bahar gelmiş. Heryer yemyeşil ve ben çok özlediğim küçüklüğümde çokça dolaştığım yerlerdeyim. Bu rüyamı hemen o sabah kahvaltıda eşime anlattım. Ben anlatırken oğlum sevincimi farketmiş ki hemen bana şunu dedi: " Anne ben de senin rüyanda olmak istiyorum!" ...
Evet çocuklar anne ve babalarınının mutlu olduğu anlarda olmak istiyorlar. Bu derece ihtiyaç içinde olan çocuklarımızı hiçbir suçları olmadığı halde tamamen dış sebeplerden dolayı kırmamız ne acı. Bir anne çocuğunu asla kırmamalı, incitmemeli. Adem Güneş'in tabiriyle "Kaşlarını dahi çatmamalı. " Kendi oğlumdan biliyorum ki bir çocuk için annesinin güler yüzü çok önemli. O halde dışarıda yaşananlar dışarıda kalabilmeli bunun için de 'irade' denilen o sırlı güç devreye girmeli. İradenin hakkı işte tam burda verilmeli ve anne ya da baba iradesini harekete geçirerek duygularını kontrol altına almayı başarabilmelidir. İşte bu yüzden bireylere irade kazandırma çok önemlidir.
İrademizle duygularımıza hakim olabildiğimiz müddetçe ruhen daha sağlıklı olacağız ve bu da doğrudan çocuklarımızı etkileyecektir. Bir diğer nokta da iradeye yardımcı olacak şekilde kafamızı kurcalayan meselenin halledilmesi için gerekli adımları atmak. Meseleyi ilgili kişiyle doğrudan konuşmak ve yine çözülmeyecekse Allah'tan aciz olduğumuz bu durumda yardım istemek olabilir. Aslında günlük hayatta yaşadığımız birçok meselenin halli çoğu zaman elimizde olmuyor. İşte burda Allah'la irtibatımız çok ama çok önemli. Yakın zamanda bunaldığım ve çözmekte aciz kaldığım bir problemin içinde kavrulurken bir vesileyle şu ayetle karşılaştım:
"Ben keder ve hüznümü,derdimi ve sıkıntımı yalnızca yüce ALLAH' a arz ederim.( Yusuf/82)"
Bu ayet-i kerimeyi okuduktan sonra yaşadığım hissettiğim manevi gücü tarif etmem imkansız. Evet aciz kaldığımız anlarda evlatlarımızı kırmak, incitmek yerine Allah'a sığınmak ve yardımını istemek çok daha yerinde olacaktır.
0 yorum:
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.