Ara

Populer Sayfalar

Son Yorumlar

Toplam Goruntulenme Sayisi

Hakkinda

-
15 Haziran 2014 Pazar
Bir önceki yazımda, İngiltere'de yaşayan ailelerin, hem kendilerinin  hem de çocuklarının Türkçe dil kullanımına önem vermeleri gerektiğini vurgulamış, çocuklarının anadili gelişimini desteklemeleri adına bazı tavsiyelerde bulunmuştum. Peki anadilimiz Türkçe'nin okur-yazarlık seviyesinde kullanılması neden bu kadar önemlidir? Türkçe'nin, çok uzak değil belki on, onbeş yıl sonrasında ebeveynler tarafından çocuklarıyla iletişim dili olarak kullanılmayacak olması beraberinde ne gibi sorunlar getirecek?

İkidillilik(bilingualism) ve çokdillilik (multilingualism), Türkiyeli çocuklarımıza bu ülkede yaşamanın belki de en büyük getirisi diyebilirim. Çocuklarımız Türkçe'yi okur-yazar seviyesinde kullanabildiği takdirde iki ve ya daha çok dilde okur-yazar olmanın da üstünlüğünü yaşayacaktır. İki dilli yetişen çocuklarımız, birçok kavramın karşılığını tek dilli çocuklara oranla daha fazla kelimeyle düşünecek ve ifade edecek, bu da hiç şüphesiz düşünce ve ifade zenginliğiyle beynin işlevselliğini arttıracaktır. 

Somut bir örnek vermek gerekirse; gözlük nesnesi, İngilizce'de "glasses", Kürtçe'de "berçavk" kelimeleriyle ifade edilmektedir. İngiltere'de yaşayan, annesinden Kürtçe, babasından Türkçe, okul çevresinden de İngilizce'yi edinmiş bir çocuk, İngilizce olan "glasses" kelimesinin "cam"dan hareketle ortaya çıktığını bilecek, Türkçe'de "gözlük" kelimesinin "göz"den türediği bilgisine sahip olacak, Kürtçe'de "berçavk" sözcüğüyle bu nesneyi "göz" kelimesiyle birlikte pozisyonuyla da ilişkilendirecek (*) ve böylece bu çocuğun beyni bir nesneyi çok farklı özellikleriyle kodlayacak ve hafızaya kaydedecek. Yani, hammaddesiyle, desteklediği organla ve pozisyonuyla ifade edilen "gözlük" kelimesinin her üç dili rahatlıkla kullanabilen için hem düşünce hem de ifade zenginliği kazandıracağı şüphesiz. (Yazının sonunda beynin işlevselliğine dair daha fazla örnek mevcut.)


Türkçe'yi konuşamaz hale gelen Türkiyeli nesiller, ikidillilik ya da çokdilliliğin üstünlüklerinden mahrum kalmanın yanında, geçmişteki zengin kültürden de uzak yaşayacak ve bu kültürü gelecek nesillere aktaramayacak. Bunun en acı örneğini kendi hayatımdan vermek istiyorum. Kürt asıllı bir Türkiyeli vatandaşım fakat bir dönem Kürtçe'ye yapılan baskılar sonucunda gerçek anadilim olan Kürtkçe'yi sadece annemle ve kısıtlı bir çevrede kullanabildim. Bu şekilde kısır kalan Kürtçe'yi, üniversite okumak için İstanbul'a yerleştikten sonra çok az konuşabilir hale geldim. Uzun yıllar bu durum beni rahatsız etmedi. Fakat son bir kaç ay önce memleketimde ağabeyimin düğününde annemin Kürtçe'yle söylediği şarkıları, şiirleri dinlerken aslında Kürtçe'yi çok iyi konuşamamakla ve artık ancak çok azını anlamakla ne kadar büyük bir zenginlikten mahrum kaldığımı farkettim. Daha çok kırsalda yaşayan Kürt insanının yaşadığı doğanın şartlarını yansıtan ve içinde yaşadığı doğa kadar duru olan duygularını içeren şarkıları, tekerlemeleri bilememekle öz geçmişimden kopmuş olduğumu farkettim.

Aynı şekilde Türkiye'den gelen Türkiyeli ailelerin çocukları da eğer Türkçe'den koparlarsa, özgeçmişlerinin zengin kültürüne de yabancılaşacak ve boş kalan hafızaya başka kültürler başka sözler ve en kötüsü de başka değerler girecek. "Merhaba" yerine "Hello" kullanan, "Özür dilerim" yerine "Sorry" diyen Türkiyeli bir  nesil, İngiltere'de çevresinde yaşayan kişilerden bir farkı olmadığını düşünecek. Önce dil ile başlayan benzerlik sonra da kendini hayat tarzında da gösterecek. Anne babaların hayat tarzları değil, çocukların etkin konuşabildikleri dilin yanısıttığı kültürün sunduğu hayat tarzı olacak çocukların tercihi. Daha da acısı anne ve babanın okuyabildiğini çocuk okuyamayacak, çocuk anladığını okumayı tercih edecektir. Kendi öz değerlerimizi anlatan kaynakları okumaktan mahrum kalacak bir neslin durumu can yakıcıdır.

Geçmişimizdeki büyükleri, Mehmet Akif'i, Yunus Emre'yi, Mevlana'yı, büyük başarılar elde etmiş Osmanlı padişahlarını Türkçe'den başka bir dil anlatabilir mi? Hadi Mehmet Akif'in hayatını İngilizce'ye çevirdik peki ya şiirlerini? İstiklal Marşı'mızı İngilizce'ye mi çevirmemiz gerekecek? İstiklal Marşı'mızı anlayamayan ve istiklal mücadelesinde yapılan fedakarlıkları, yaşanan kahramanlıklari bilmeyen bir nesilden ne bekleyebiliriz?


Anne babalar küçük yaşlardan itibaren önce sözlü olarak daha sonraları birlikte okuyarak geçmişimizde yaşanmış ders veren olayları, menkıbeleri, örnek alınacak büyük insanları çocuklarının beyinlerine kazımalılar. Dünya genelinde çok bilinmeyen ve konuşulmayan, perde arkasında kalmış büyüklerimizin yaşantılarıyla zihinleri ve hafızaları beslenen çocuklarımız bulunmaları gerektiği konumu kendileri belirleyecektir. 21 yaşında İstanbul'u fetheden Fatih'in başarısı karşısında gençlerimiz de büyük projelerle büyük çaplı dönüşümlere imza atabileceklerine inanacaklardır.


-----------------------------------------------------------------------------------------------------------


Aşağıda iki dilli (bilingual) bireylerin tek dilli (monolingual) bireylere oranla beyin işlevselliği açısından ne gibi üstünlükleri olduğuna dair somut örnekler yer almaktadır:

1. Sadece İngilizce bilen biri belki de hiç "month" ve "moon" kelimeleri arasında ilişki kuramayacak fakat İngilizce yanında Türkçe bilen bir Türkiyeli çocuk Türkçe'de her iki kelimenin karşılığı olan "ay" sözcüğü sayesinde "month" ve "moon" kelimeleri arasında ilişki olduğunu sezecek. Yakın döneme kadar, Türklerde kameri takvimin kullanılması neticesinde bu iki kavram da "ay" sözcüğüyle ifade edilmiştir.

2. Sadece İngilizce konuşabilen bir kişinin eklerle üretebileceği kelime sayısı, iki dili bilenden çok daha az olacaktır. Aşağıdaki örnekle somutlaştıralım:

receive -----receiver
test---------tester
laugh-------laughter
remind-----reminder
teach-------teacher

Aynı zamanda Türkçe de konuşabilen bir kişi yukarıdakilere benzer kelimeler türetmenin yanında aşağıdaki örneklere benzer daha bir çok kelime türetebilir. Türkçe, sondan eklemeli bir dil olduğundan bu dilde türetilebilecek  kelime sayısı daha fazla. Beyin bu türetme sırasında kurallara uygunluğu otomatik olarak belirlemektedir. Bu da beynin işlevselliğini arttıır:

koymak------koyucu
vermek-------verici
almak---------alıcı
güldürmek----güldürücü
sevindirmek---sevindirici


Yukarıdaki örneklerde kullanılan ekin işlevi aynı fakat kök kelimenin seslerine göre "-cu", "-ci", "-cı", "-cü" olabilmektedir.

Bu örneği bana düşündüren olay,  geçen gün dört yaşlarındaki bir çocuğun "koyucu", "alıcı", "verici" gibi kelimeleri kullanabilmesi oldu. Dört yaşlarındaki bu çocuğun bahsettiğim kelimeleri türetebiliyor olması anadilinin gelişiminin olması gereken seviyede olduğuna dair güzel bir işaret.

3. Türkçe'deki bazı kelimelerin tam karşılığını İngilizce'de bulmak mümkün değil. Aynı şekilde İngilizce'deki bazı sözcüklerin Türkçe tam karşılığı yoktur. Her iki dili iyi bir seviyede kullanabilen iki dilli bir birey tek dilli bireylere oranla daha fazla kavramı öğrenme imkanı bulacaktır.

Engin kelimesinin tam karşılığı İngilizce'de yoktur. Türk Dil Kurumu'nun sözlüğünde "Ucu bucağı görünmeyecek kadar geniş, çok geniş" olarak geçmektedir. Genellikle de denizler için kullanılırç İngilizce'de ise denizler için daha çok "derin" manasına gelen "deep" sözcüğü kullanılmaktadır. Hatta denizci şarkılarında "deep blue sea" diye kalıplaşmış ifadeye sıklıkla rastlayabiliriz.  


"reversible" kelimesini Türkçe'de  tek bir kelimeyle ifade etmek mümkün değil. Tam karşılayabilecek söz grubu "eski haline dönüşebilir" ya da "eski şeklini alabilir"dir.


Yukarıda görüldüğü gibi iki dilli bireyler daha fazla kavramla daha esnek ve çok yönlü düşünebilme üstünlüğünü elde edebilir.


4. Her dilin atasözleri ve deyimleri kendine özgüdür. İngilizce'de masallara "Once upon a time" diye başlarken Türkçe'de "Evvel zaman içinde, kalbur zaman içinde", "Bir varmış, bir yokmuş" gibi sözler kullanılmaktadır. İngilizce'de "once in a blue moon" deyimi Türkçe'de "ayda yılda bir" ya da "kırk yıılda bir"e karşılık gelmektedir. İki dilli çocukların her iki dilde de bu tarz zengin ifadeleri çok etkin bir şekilde kullabiliyor olması düşünce dünyasına büyük katkı sağlayacaktır.

------------------------------------------------------------------------------------------------------------

* Kürtçe'de "ber" öneki, "bir nesnenin önünde, kenarında" anlamına gelir, "çav" ise "göz" demektir.


Birsen YILDIZ



0 yorum: