Önerilen Siteler
Ara
Populer Sayfalar
-
Bu blogda, çocuklarımızın dil gelişimleri üzerine yazdığım yazılarda yapılmış araştırmalardan ziyade kendi gözlemlerimi paylaşmayı tercih e...
-
Biz insanoğlu fert fert; pekçok konuda benzer, hatta aynı yollardan geçiyoruz. Bu durumun evrensel manada ‘’insanlığın ortak tecrübel...
-
"Bir çocuğun yaşamında karşılıksız sevginin yarattığı etkinin yerini hiçbir şey tutamaz." Fred Rogers Bir anneyi en fazla üzec...
-
Adem Güneş'in Aksiyon Dergisi'ndeki 10.02.2014 tarihli yazısı.... "Engellen Çocuk Hırçın Olur" "Çocuk, yetişk...
-
Aslinda bir suredir tamamen baska bir konu uzerine yazmayi dusunuyordum... Ama bu aksam aslinda baska birsey arastirirken denk geldigim bir ...
Son Yorumlar
Toplam Goruntulenme Sayisi
Hakkinda
-
29 Mayıs 2014 Perşembe
Bu ara sosyal medyada Turkiye'deki bir bebek mamasi sirketinin bebek mamalarinda GDO tespit edildigi dolasiyor..
Bununla alakali bir haberi okurken asagidaki yazi ile karsilastim.. "GDO tam olarak nedir? Neden olabildigince sakinmaliyiz? Hatta neden ozellikle cocuklarimizin tuketmesine engel olmaliyiz? " sorularina cok guzel cevaplar iceriyor yazi...
GDOlu urunler ve cocuklarimiza etkileri
Bununla alakali bir haberi okurken asagidaki yazi ile karsilastim.. "GDO tam olarak nedir? Neden olabildigince sakinmaliyiz? Hatta neden ozellikle cocuklarimizin tuketmesine engel olmaliyiz? " sorularina cok guzel cevaplar iceriyor yazi...
GDOlu urunler ve cocuklarimiza etkileri
22 Mayıs 2014 Perşembe
İngiltere gibi dünyaca kabul gören dile sahip bir ülkede yaşamanın çocuklarımızın kariyeri açısından büyük getirileri var. Birçok aile bu kazanımları dikkate alarak karşılaştıkları zorluklara rağmen İngiltere'de yaşamayı sürdürmektedir. Bazı aileler de iş imkanlarından dolayı İngiltere'yi tercih etmektedir. Sebebi ne olursa olsun Türkiye'den göç etmiş aileler, bu ülkede hayata tutunmaya çalışırken çok önemli bir noktayı ihmal etmektedir: Acaba yetişecek nesiller Türkçe konuşabilecek mi?

* Türkçe'yi akıcı bir şekilde konuşamama: Çocuklar sık sık duraksıyor. Zorlandıkları yerlerde İngilizce konuşmak istiyorlar. Bir iki cümleyi İngilizce ifade ettikten sonra tekrar Türkçe'ye dönüyorlar.
* Türkçe'yi konuşurken İngilizce kelimelere ihtiyaç duyma: Çocukların kelime hazinesi zengin olmadığı için bir çok kavramı İngilizce ifade ediyorlar. Örnek olarak haftanın günleri (Pazartesi vs.) , senenin ayları(Ocak, Şubat vs), vücudumuzun görünen kısımları(tırnak, bilek vs.), verilebilir.
* Deyimler, atasözler gibi kalıplaşmış sözlerin sağladığı zengin anlatıma sahip olamama.
* Türkçe'nin inceliklerini yansıtan fıkra ve şakaları anlayamama veya kullanamama.
* Dinleme beceri eksikliği: Çocuklarla konuşurken uzun cümleler kullandığım takdirde, bir süre sonra anlayamadıklarını yüz ifadelerinden okuyabiliyorum.
* Bir çok kavramı İngilizce'den Türkçe'ye doğrudan çevirerek kullanmak: " My watch has broken." cümlesinde "break" fiili "bozulmak" anlamında kullanılmıştır. Çocuklar bunu "Saatim kırıldı." diye doğrudan çevirip kullanabiliyorlar. Oysa ki doğru çeviri "Saatim bozuldu" şeklinde.
* Dışarıdan her hangi bir Türkçe eğitimi almamış çocuklar Türkçe metinleri ya okuyamıyor ya da okumakta zorlanıyor ve çoğu zamanlar okuduklarını anlayamıyorlar. Aynı şekilde yazı yazarken de çok zorlanıyorlar ve Türkçe'ye özgü özellikle noktalı harfleri kullanamıyorlar.
Yukarıda bahsettiğim problemlerin temelinde Türkçe'nin zengin kullanımına sahip ortamların yetersizliği var. Her ne kadar Türk okulları ve kültür merkezleri Türkçe'ye katkı sağlayacak derslerle çocuklarımızın Türkçe konuşma ortamlarını genişletip, Türkçe'yi daha kaliteli kullanma imkanı sunsalar da anadilimiz olan Türkçe'nin yukarıda bahsi geçen sorunlar olmaksızın kullanılmasında başrolü ebeveynler oynamalıdır. İşte bu yüzden Türkçe eğitimi veren kurumlar bir yandan çocukları bu konuda eğitirken bir yandan da desteğe ihtiyacı olan ebeveynleri ihmal etmemelidir. Daha somut örneklerle devam edelim:
" " Bugün shopping yaptım, çok busydim. Çocuğumun homeworkuna yardım edemedim." kalitesinde cümleler kuran bir ebeveynin çocuğunun kendini Türkçe ile güzel bir şekilde ifade etmesi beklenmemeli. Ama malesef İngiltere'de yaşayan Türkiyeli ailelerde bu seviyede cümlelere çok rastlıyorum. Aşağıda çok sık karşılaştığım yanlış kullanımlar yer almaktadır:
Bugün shopping yaptım. Bugün alışveriş yaptım
Çok busyim. Çok yoğunum/ meşgulüm.
Bu olayı ignore edelim. Bu olayı gözardı edelim/görmezden gelelim.
Kızım luchboxını unutma sakın. Kızım beslenme çantanı unutma sakın.
Evde bu rulelara uymalıyız. Evde bu kurallara uymalıyız.
Hadi tidy up yapalım. Hadi odamızı toplayalım/ hadi oyuncaklarımızı toplayalım.
Appointmentim var. Randevum var.
Appointment book ettim. Randevu ayarladım.**
Sinema için ticket book ettin mi? Sinema için bilet aldın mı?
Birthdayinde alırız. Doğumgününde alırız.
Appointment book ettim. Randevu ayarladım.**
Sinema için ticket book ettin mi? Sinema için bilet aldın mı?
Birthdayinde alırız. Doğumgününde alırız.
Şu busı alman gerekecek. Şu otobüse binmen gerekecek.
Bugün delivery gelecek. Bugün teslimat yapılacak.
Yeni kanepe order ettim. Yeni kanepe şiparişi verdim.
Bugün delivery gelecek. Bugün teslimat yapılacak.
Yeni kanepe order ettim. Yeni kanepe şiparişi verdim.
Council binası karşıda. Belediye binası karşıda.
Appointmentimi cancel ettim. Randevumu iptal ettim.
Bir tissue versene. Bir kağıt mendil versene. ***
Şurda "right lane"e geç. Şurda sağ şeride geç.
Sunday günü pikniğe gidelim. Pazar günü pikniğe gidelim. ****
Şurda "right lane"e geç. Şurda sağ şeride geç.
Sunday günü pikniğe gidelim. Pazar günü pikniğe gidelim. ****
Bu işi support edelim. Bu işi destekleyelim.
Confirm etmeyen arkadaşlar var. Onaylamayan arkadaşlar var.
Confirm etmeyen arkadaşlar var. Onaylamayan arkadaşlar var.
Anne babalar yukarıdaki örneklere benzer hataları sık sık yapıyorlarsa çocuklarına aktardıkları Türkçe'nin şöyle bir on yıl sonra nasıl kullanılacağını hayal etmeliler. Dolayısyla yabancı ülkelerde özellikle dünyada hakim kültürün ve teknolojinin dili olan İngilizce'nin konuşulduğu yerlerde anadilimiz Türkçe ve ülkenin resmi dilinin kullanıım alanları çok keskin sınırlarla birbirinden ayrılmalıdır.
Yukarıda verdiğim örneklerin çoğu annelere ait. Babaların durumunu ayrı değerlendirmek gerekecek. Evin geçimini üstlenen babalar, çoğunlukta hakim dil İngilizce'nin yoğun kullanıldığı alanlarda çalıştıkları için, annelere oranla sosyal hayatta daha fazla İngilizce'ye maruz kalıyorlar ve Türkçe karşılığı olmayan kültüre ait yerel kelime kullanma gereksinimleri daha fazla oluyor. Bu yüzden çok daha girift cümleler kurabiliyorlar. İş hayatına ilişkin birçok kelimenin doğrudan Türkçe karşılığı olmadığından kendi işleriyle ilgili konuştuklarında İngilizce kelimeleri kullanmaları kaçınılmaz ve bir derece hoş görülebilir. Mesela lokanta işleten bir beyefendinin bir Türk müşterisine " "take away" mi istersiniz?" şeklinde bir cümle kurması gayet normal. Fakat aynı kişi evde baba rolüyle çocuğuyla oyun oynarken, muhabbet ederken kullanacağı dile özen gösterebilir ve mümkün olduğunca yabancı kelimelerden arınmış, duru bir Türkçe'yle iletişim kurabilir ve kurmalıdır.
Ebeveynlerin konuştukları Türkçe'nin duru olmasının yanında çocuklarıyla ne kadar ve hangi kalitede zaman gecirdikleri de çok önemli. Beraber gecirdikleri sürede ne kadar sözel iletişim kurabiliyorlar ve daha da önemlisi hayatlarında Türkçe'nin inceliklerini keşfedebilecekleri etkinliklere ne kadar yer veriyorlar ? Çocuğunun dil gelişimini dikkate alan bir baba, çocuğuyla oynadığı bir futbol oyununda bile anadili gelişimi için fırsatlar bulabilir. Çocuğuyla futbol oynarken, " Berabereyiz!" "BEN kazandım!" "Seni geçtim" " Bana yaklaştın." " Bana yetişemezsin", " Topu kurtardım" " Tekrar oynayalım", "Bir daha dene!" gibi sözler yoğun bir şekilde ve heyecanla kullanılacağından dolayı hem kalıcı öğrenme gercekleşir hem de sözler belirli bir durumu anlatmak için kullanıldığından çocuklarımız mantıksal ilişki kurmayı öğrenir. Mesela kendisi 5, babası 3 gol atmış bir çocuğun babası bir gol daha attığında, çocuk, "Bana yaklaştın." diyerek yaşanan durumu en iyi anlatacak sözü seçmiş olur. Böyle bir oyun aynı zamanda henüz matematikle tanışmamış, ya da matematik eğitiminin başlarında olan yaş grupları için de matematik zekayı geliştirme adına bir fırsattır. -Yeri gelmişken belirtmiş oldum.-
Yukarıdaki örnekte görüldüğü gibi çocuğuyla nitelikli zaman geçiren ve oyunları çocuklarının gelişimi adına fırsat gören ebeveynler, anadilinin gelişimine de bu şekilde büyük katkı sağlayabilirler.
Türkçe'yi geliştirmede en etkili yollardan birisi de çocuklarımızın ilk yıllarında biz ebeveynlerle sonraları da kendilerinin, kaliteli bir Türkçe'yle yazılmış kitaplar okumalarıdır. Çocuklarımızın henüz okuma yazma bilmedikleri dönemlerde onlarla düzenli bir şekilde Türkçe hikaye ya da masal kitaplarını hem yüzünden okuyarak hem de açıklamalarımızla zenginleştirerek sunarsak onlar da bir çok kelimeyi, mecazi anlatımları vs. süngerin suyu çektiği gibi çekecek ve zamanı geldiğinde anlamına uygun bir şekilde kullanacaktır. Daha sonraları ise Türkçe okuma-yazmayı öğrenen çocuklarımız kendileri Türkçe kitaplar okuyarak kelime hazinelerini geliştrirebilirler. Okuduğu kitapları anlatması ve paylaşması için kendine imkan tanınmış çocuklar sadece okuma değil aynı zamanda konuşma becerilerini de geliştirecekler.
Özetle, çocuklarımızın yabancı ülkede Türkçe'ye yabancı birer birey olarak yetişmemeleri için ebeveynler olarak bize çok işler düşüyor. Yabancı ülkede yaşayan bazı anne babalar Türkçe'nin neden bu kadar önemli olduğunu merak ediyor olabilir. Yine bazıları da okur-yazarlık seviyesinde Türkçe kullanımını gereksiz görüyor da olabilir. Bunun izahı da başka bir yazı konusu....
Yukarıdaki örnekte görüldüğü gibi çocuğuyla nitelikli zaman geçiren ve oyunları çocuklarının gelişimi adına fırsat gören ebeveynler, anadilinin gelişimine de bu şekilde büyük katkı sağlayabilirler.
Türkçe'yi geliştirmede en etkili yollardan birisi de çocuklarımızın ilk yıllarında biz ebeveynlerle sonraları da kendilerinin, kaliteli bir Türkçe'yle yazılmış kitaplar okumalarıdır. Çocuklarımızın henüz okuma yazma bilmedikleri dönemlerde onlarla düzenli bir şekilde Türkçe hikaye ya da masal kitaplarını hem yüzünden okuyarak hem de açıklamalarımızla zenginleştirerek sunarsak onlar da bir çok kelimeyi, mecazi anlatımları vs. süngerin suyu çektiği gibi çekecek ve zamanı geldiğinde anlamına uygun bir şekilde kullanacaktır. Daha sonraları ise Türkçe okuma-yazmayı öğrenen çocuklarımız kendileri Türkçe kitaplar okuyarak kelime hazinelerini geliştrirebilirler. Okuduğu kitapları anlatması ve paylaşması için kendine imkan tanınmış çocuklar sadece okuma değil aynı zamanda konuşma becerilerini de geliştirecekler.
Özetle, çocuklarımızın yabancı ülkede Türkçe'ye yabancı birer birey olarak yetişmemeleri için ebeveynler olarak bize çok işler düşüyor. Yabancı ülkede yaşayan bazı anne babalar Türkçe'nin neden bu kadar önemli olduğunu merak ediyor olabilir. Yine bazıları da okur-yazarlık seviyesinde Türkçe kullanımını gereksiz görüyor da olabilir. Bunun izahı da başka bir yazı konusu....
*"Randevu" kelimesi dilimize çok sonraları girmiştir ama "appointment" kelimesine kıyasla daha Türkçeleştiği ve topluma mal olduğu için bu kelimenin kullanılması uygun olabilir.
**"Booking" kelimesinin tek bir karşılığı yok. Bazı kullanımlarda "ayarlamak", bazen de "yer ayırmak" bazen de "satın almak" anlamında kullanıldığı için tek bir kelimeyle ifade etmek daha kolay oluyor. Bu yüzden genellikle bu kelime tercih ediliyor.
**"Booking" kelimesinin tek bir karşılığı yok. Bazı kullanımlarda "ayarlamak", bazen de "yer ayırmak" bazen de "satın almak" anlamında kullanıldığı için tek bir kelimeyle ifade etmek daha kolay oluyor. Bu yüzden genellikle bu kelime tercih ediliyor.
*** Markasından dolayı mendil yerine çoğu zaman "Selpak" kelimesi kullanılıyor.
**** Sadece Pazar değil haftanın diğer günleri de sıklıkla İngilizce ifade ediliyor.
Birsen YILDIZ
**** Sadece Pazar değil haftanın diğer günleri de sıklıkla İngilizce ifade ediliyor.
Birsen YILDIZ
12 Mayıs 2014 Pazartesi

Kainata serpiştirilen bütün oluşumların verebileceği mesaj sayısı sonsuz. Yeryüzünde gelmiş geçmiş bütün insanların yaşadıkları an sayısınca mesaj taşıyor bu oluşumlar. Bu da aslında en mükemmel varlık olarak yaratılan insanın kainatla etkileşiminin ne kadar renkli ve çeşitli olabildiğinin bir göstergesidir. Dolayısıyla, gökyüzünde bütün ihtişamıyla beliren bir gökkuşağı, mesajları okumaya gayret eden her insana farklı şeyler düşündürebilir. Çocuklarımla yaşamış olduğum bu güzelliğin bana düşündürdüklerini ve katkılarını müsadenizle burda paylaşacağım:
"Gözalıcı çok renklilik", "çocuksuluk"un göstergesidir. Bunu söyleyen bir "renk uzmanı". Seminerine katıldığım renk uzmanı bir hanım, renklerin dilinden bahsediyordu. Seminerin başında, herkesten sevdiği rengin ne olduğunu düşünmelerini ve seminerin sonunda açıklamalarını rica etmişti. Benim için buna karar vermek kolay olmadı ama en sonunda aslında her rengin canlı tonlarını sevidiğime kanaat getirdim. Bunu renk uzmanı hanımla paylaşınca, bana içimde büyümemiş bir çocuğun olduğunu ve meslek olarak da çocuklarla yakından iletişim kurabileceğim bir işi tercih etmemin uygun olacağını söylemişti. Bu yorumun beni ne kadar anlattığı bir yana, sonuç olarak çok canlı tonların ve renkliliğin çocuksuluğu ifade ettiğini öğrenmiştim. Bugün, gökkuşağı renkliliğinde anları yaşadıktan sonra ise gökkuşağı üzerine daha detaylı düşününce bunun doğruluğuna aynelyakin inanmış oldum. Çünkü gökkuşağı, bana, herzaman, renkliliğiyle ve parlaklılığıyla çocukları hatırlatır. Ayrıca, çocuk kitaplarında, yapbozlarda, duvar resimlerinde çok sık karşılaştığım bir nesnedir gökkuşağı. Bugünkü tecrübemle de diyebilirim ki çocuklarla çocuklaşabileceğimiz, hayretlerimizi birbirimizle paylaşabileceğimiz, çocuksu sevinçle rahatlayabileceğimiz anların aktörüdür gökkuşağı.

Kainattaki değişimleri -ki özellikle bu değişimler gökkuşağının ihtişamı ya da şimşeğin çakması gibi çok keskinse ve kısa bir süreyle vazifesini eda edecekse- bu anlarda yapılacak en güzel şeyin ibadet etmek olduğunu Efendimiz(sav)'in bildirmesiyle anlıyoruz. Güneş ve ay tutulmalarında husuf ve küsuf namazlarının kılınması, farz namazın vaktinin güneşin doğuşu, batışı ya da gün içinde gökyüzündeki konumu dikkate alınarak belirlenmesi, Ramazan ayının başlangıcının ve bitişinin, hilalin görünmesine bağlı olması, ibadetler ve kainattaki değişimlerin birbiriyle ne kadar irtibatlı olduğunun çok açık bir göstergesidir. O halde, çocuklarla bu oluşumları, hayret makamında izlemenin yanında duayla, çok kazançlı bir ibadet olan tefekkürle ve Allah'ı zikretmekle değerlendirmek çok daha yerinde olacaktır...
Birsen YILDIZ
5 Mayıs 2014 Pazartesi
Geçen hafta bir ortamda birkaç arkadaş çocuk yetiştirmeyle alakalı çok güzel bir programı tavsiye ettiler: "Aile Rehberi" . O günün akşamı hemen ilk karşıma çıkan "Mutluluk" bölümünü izlemeye başladım. Daha ilk cümlelerde arkadaşların anlattıkları kadar varmış dedim. Söylenen sözler o kadar anlamlı, o kadar samimiydi ki can kulağıyla ve büyük bir memnuniyetle programı izledim. Şimdiye kadar da bir kaç bölüm izlemiş oldum. Az öncr yine izlerken bu program hakkındaki izlenimlerimi blogda paylaşma isteği doğdu bende. Blogun takipçisi hanımlardan eğer bu programla tanışmamış olanlar varsa böylece tanışmaya vesile olurum diye düşündüm.
Yıllardır televizyon kanallarında yayınlayan pembe diziler, bayağı kadın programları yüzünden kadınlarımızın heba edildiğini düşündüm "Aile Rehberi" programını ilk izlemeye başladığımda. Bu programda emeği geçen bütün herkese, özellikle konuşmacılardan Allah razı olsun diyorum. Daha fazla hanımın istifade etmesini arzu ediyorum. İlgilenenler için bağlantıyı aşağıda veriyorum:
http://www.kure.tv/inanc/941-aile-rehberi/7/